NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مُحَمَّدٍ
النُّفَيْلِيُّ
حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ عَنْ
إِبْرَاهِيمَ
بْنِ
مَيْسَرَةَ
سَمِعَ عَمْرَو
بْنَ
الشَّرِيدِ
سَمِعَ أَبَا رَافِعٍ
سَمِعَ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ
الْجَارُ أَحَقُّ
بِسَقَبِهِ
Ebû Râfi' (r.a), Rasûlullah
(s.a.v.)'i şöyle derken işitmiştir:
"Komşu, (bir mal'a)
yakınlığı sebebiyle (herkesten) daha çok hak sahibidir. "
İzah:
Buhari, şüf'a; Nesâî,
buyu'; İbn Mâce, şüf'a; Tirmizî, ahkâm; Ahmed b. Hanbel, IV, 389, 390.
Hadis-i şerif,
komşuluğun şüf'a sebebi olduğu görüşünde olanların delillerindendir. Karşı
görüşte olanlar ise; hadîsin isnadında ızdırab olduğunu söyleyerek itiraz
ederler. Sahih olduğu kabul edildiği takdirde ise değişik te'villerde
bulunurlar. Bu te'villeri şu iki maddede toplamak mümkündür:
1- Hadiste, komşunun
şüf'aya hak sahibi olduğuna dair bir açıklık yoktur. Bunun şüfaya ait olması
muhtemel olduğu gibi, iyilik ve ihsanla ilgili olması da muhtemeldir. Çünkü
iyilik ve yardıma en lâyık olan komşudur. Nitekim Rasûlullah (s.a.v.);
"Benim iki komşum var, hangisine hediye vereyim?" diye soran
birisine: "Evi ve kapısı daha yakın olana" karşılığını vermiştir.
2- Hadisteki
"câr" kelimesi ortak manasına olabilir. O zaman hadisler arasında
çelişki de olmaz. Önceki ve bu hadis aynı manayı ifade eder. "el-câr"
kelimesinin komşu manasında kullanılma ihtimali; ortağın ortağa komşu
olmalarından dolayıdır. Nitekim bu manadan dolayı, kadına da "câr"
denildiği vakidir. Nitekim el-A'şâ bir beytinde, karısını kastederek, "Ey
komşumuz, benden ayrıl çünkü sen boşsun" demiştir.
Komşu için şüf'a
hakkının sabit olduğunu söyleyen Hanefîler, yukarıdaki iddiaları şu şekilde
cevaplamışlardır:
1- Hadisin ıztırab
iddiasına maruz kalan isnaddan daha başka isnadlarla gelen rivayetleri de
vardır.
2- Bundan sonra gelecek
olan rivayette Hz. Nebi (s.a.v.); komşunun komşuya şefi' olabileceğini açıkça
ifade buyurmuştur. Câbir b. Abdullah'tan gelen bu rivayet şu şekildedir:
"Komşu, komşunun şüf'asına herkesten daha çok hak sahibidir. Eğer komşu
gaipse, yollan bir olduğu zaman o gelinceye kadar bekler." Aynı hadisi
Tahavî, değişik birkaç isnad ile daha rivayet etmiştir.
3- Hadisteki
"el-câr" kelimesi, komşu manasınadır. Ortak manasına kullanılmış
olamaz. Ahmed b. Davud'un, Amr b. eş-Şerîd'den rivayet ettiği şu haber buna
açık olarak delâlet etmektedir:
Misver b. Mahreme bana
gelip, elini omuzuma koydu.
Gel beraberce Sa'd'e
gidelim, dedi.
Sa'd b. Ebî Vakkâs'ın
evine gittik. Oraya Ebû Râfi' (r.a) de geldi. Misver'e:
Şu Sa'd'e, arsasındaki
iki evimi satın almasını emretmez (tavsiye etmez) misin?! dedi.
Sa'd:
Vallahi, 400 dinardan
zerre kadar fazla vermem, dedi. Ebû Râfi':
Sübhanallah! Ben onu
peşin parayla 500 dinara aldım. Eğer Rasûlullah'ın; "Komşu, yakınlığı
sebebiyle daha nüstehaktır" buyurduğunu duymamış olsaydım onu sana
satmazdım, dedi.
Görüldüğü gibi bu
haber, açıkça hadisteki "el-câr"m, komşu manasına olduğunu gösterir.
Kadına "câr" denilmesi de aleyhimize delil değildir. Çünkü kadına
"câr" deniliyorsa, kocasına yakınlığından dolayı denilir. Eti, kemiği
onunla .ortak olduğu için "câr" denilmemiştir.
Fehd b. Süleyman'ın,
Şerîd b. Süveyd'den rivayet ettiği şu haber de Hanefîlere delildir:
"Rasûlullah'a; ya
Rasûlullah, ortağı olmayıp sadece komşusu olan bir arazi satıldı (ne olacak)?
dedim. "Komşu, yakınlığı sebebiyle daha çok hak sahibidir"
buyurdu." Görüldüğü gibi, Efendimiz bu sözü, şüf'a ile ilgili bir soruya
cevap olarak söylemiştir.